-iki dirhem bir irfan- |
kalbi parmaklarıma dokunup kaçtı,
başında bir şişe ile
yollara düştü kirpi.
ölüm bu kadar yakındı sana
biri ellerimi kesti,
biri yolu kesti.
kirpi
kalbine
diken
özgürlüğe
şişe.
(…) ey serseriliğim, ey anılarımın ahşap kraliçesi
şarabı sev, tütünü incitme, beni de unut artık.
uzanıp dokunabilsen
sen de seveceksin geceyi.
güneş olmak için
yanmak gerek
yakmak değil.
geceyi sev,
ay’ı koru,
beni de yakma artık.
Fotoğraf: Murathan Özbek |
o’nun bıraktığı nefesi alıyorum,
tanrım;
tüm bu güzel hava için
minnettarım.
gülmek diyorum tanrım,
gülmek o’na çok yakışıyor.
izin ver,
yarım yanıma kalsın.
teşekkürler tanrım,
borcum olsun – öderim.
elimden her iş gelir,
yeter ki eli elimde olsun.
tanrım teşekkürler,
bunca yıl biriktirdiğim eksiklerim
eksiksiz ulaştı gönlüme
eksiksizim,
ne olur beni onunla eksiltme.
tanrım minnettarım,
gözlerimdeki boşluğu gözleri dolduruyor.
ama tanrım gözlerim;
o’nun boşluğunu görebilecek kadar uzağı görmüyor,
bizi koru tanrım.
demem o ki tanrım;
bu gece ferhat’ı karşılamaya, dağa çıkıyorum.
anlatacaklarım var, derin.
sen ferhat’a sabır ver,
âmin.
yanına yakıştığım için sağ ol tanrım,
kusura bakmazsa o, ondan önce seni sevdim.
ne güzel sevmişim; yanım o.
iyi ki varsın tanrım.
tanrım affet;
hangi gökkuşağının altından geçip
“o” hazineye kavuştum, bilemedim.
ben, hazineye bakıyordum
göremedim.
teşekkürler tanrım;
o’nun gelişiyle
zihnime yeni yeni tanımlar, harfler, cümleler indirdiğin için.
ya konuşamasaydım?
ulu tanrım,
o dokunduktan sonra
kokmayan çiçekler için de teşekkür ederim.
-yanılmamışım.
iyi ki her yerdesin tanrım;
yoksa
o’nu uykuda
kime emanet ederdim?
teşekkürler tanrım;
dünya dönüyor
inan, daha iyi bir beşik bulamazdım.
***
tanrım;
daha önce ağlamasaydım
gamzemin yolunu bulamazdım,
yolu gösterdiğin için
minnettarım.
***
senin bu yazından sonra
“yazıyorum” dediğim için
utanıyorum tanrım.
yazın çok güzelmiş.
tüm bebekler için teşekkür ederim tanrım;
o’nun gülüşüne koyduğun
tüm bebekler için
teşekkür ederim.
-büyüksün.
tanrım;
bugün için de teşekkür ederim,
bize her gün karşılıksız sevmeyi “anne” ile gönderdin,
bugün o’nu annemin sesiyle sevdim.
ve ulu tanrım;
sabah ezanı için,
minnettarım.
“eline sağlık tanrım leyla çok güzel olmuş.”
ibrahim tenekeci
o’nun bıraktığı nefesi alıyorum,
tanrım;
tüm bu güzel hava için
minnettarım.
gülmek diyorum tanrım,
gülmek o’na çok yakışıyor.
izin ver,
yarım yanıma kalsın.
teşekkürler tanrım,
borcum olsun – öderim.
elimden her iş gelir,
yeter ki eli elimde olsun.
tanrım teşekkürler,
bunca yıl biriktirdiğim eksiklerim
eksiksiz ulaştı gönlüme
eksiksizim,
ne olur beni onunla eksiltme.
tanrım minnettarım,
gözlerimdeki boşluğu gözleri dolduruyor.
ama tanrım gözlerim;
o’nun boşluğunu görebilecek kadar uzağı görmüyor,
bizi koru tanrım.
demem o ki tanrım;
bu gece ferhat’ı karşılamaya, dağa çıkıyorum.
anlatacaklarım var, derin.
sen ferhat’a sabır ver,
âmin.
yanına yakıştığım için sağ ol tanrım,
kusura bakmazsa o, ondan önce seni sevdim.
ne güzel sevmişim; yanım o.
iyi ki varsın tanrım.
tanrım affet;
hangi gökkuşağının altından geçip
“o” hazineye kavuştum, bilemedim.
ben, hazineye bakıyordum
göremedim.
teşekkürler tanrım;
o’nun gelişiyle
zihnime yeni yeni tanımlar, harfler, cümleler indirdiğin için.
ya konuşamasaydım?
ulu tanrım,
o dokunduktan sonra
kokmayan çiçekler için de teşekkür ederim.
-yanılmamışım.
iyi ki her yerdesin tanrım;
yoksa
o’nu uykuda
kime emanet ederdim?
teşekkürler tanrım;
dünya dönüyor
inan, daha iyi bir beşik bulamazdım.
***
tanrım;
daha önce ağlamasaydım
gamzemin yolunu bulamazdım,
yolu gösterdiğin için
minnettarım.
***
senin bu yazından sonra
“yazıyorum” dediğim için
utanıyorum tanrım.
yazın çok güzelmiş.
tüm bebekler için teşekkür ederim tanrım;
o’nun gülüşüne koyduğun
tüm bebekler için
teşekkür ederim.
-büyüksün.
tanrım;
bugün için de teşekkür ederim,
bize her gün karşılıksız sevmeyi “anne” ile gönderdin,
bugün o’nu annemin sesiyle sevdim.
ve ulu tanrım;
sabah ezanı için,
minnettarım.
mirfanK’13
“kanatlarına takılmış düşlerin
yeminlerin sulak çayır
melekliğin görünmüyor.”
-çocuklar
masum sansın
seni.
-sen öyle şeref besle ki
büyüyünce tanısın
seni.
Tanrı’nın canı varsa eğer
gözünden yaksın
seni.
bozuk sütün peyniri
kokarmış;
kokun çıktı senin / vakit yatsı
söndü mumların.
tanıdığım en büyük kahpe sen değilsin
kahpeler in-
sansın
aşklar yavşak görsün seni.
nasılsa aynalar ve ben
biliyoruz gerçeği.
. . .
ölüm sana yakıştı
içime bak.
beni geçmişime taşıyan şarkılara rastlıyorum bu ara, endişelenme ama. yüreğimde kalan sevgi sana yetmez diye geçmişimden koparıp alıyorum bir şeyleri. sana ihtiyaç duyuyorum fazlasıyla, sonra duymamayı öğreniyorum. anlayacağın hayat zor; ben dozunda sevmeyi bi’ türlü beceremiyorum.
Tüm beyazlara inat
Siyaha boyamıştım arabanı,
Gittiğini nasıl göremedim?
. . .
d o k u z
seni o kadar çok özledim ki
artık ben de yalan söylüyorum.
o n
yağmur’dan kaç artık
o kadar doluyum ki / canın yanar.
y e d i
yalvarırım sus,
batıyor kıvrımların.
y e m e d i
seni ne kadar beklediğimi düşünürken
kendime geldim.
ben de gitmişim.
b i r
ders olsun dün,
yarın okursun.
dört
seni çalmadılar
sen kapılarını açık bıraktın.
y i r m i ü ç
içimdeki çocuk buruk,
yanağında ıslak bir umut,
avuçları kan,
kötü gölgesine ışık çakıyor
kötü.
i k i b i n s e k i z
üzeri gazeteyle örtülü geçmişin,
hava da ay kokusu var,
manşet;
“Dünaydın Sevgilim.”