insanın gözleri çöker de
enkazından toz çıkmaz bilirim.
zamansız söyledin yönünü,
boğazıma oturdun-
içime bakıyorsan eğer manzaran güzel,
aynalardan korkuyorsan,
içim cehennem.
iki eksik beden idik bu kızıl kumlarda,
bir ihtimal daha vardı,
başını okşayıp sırtını sıvazladığımız küçük bir ihtimal;
tüm kumları yeşile boyayacak,
boğazımızdan maviyi taşıracak bir ihtimal.
gözyaşının dahi yetmeyeceği acılar bıraktın bu kumlara,
ihtimal dahi gözü yaşlı.
damla damla bebek düşüyor gökten,
ve kelebekler
bu mevsimde de öldüler.
Evvel zaman içinde
İki çocuğun olsun istiyorum dua ile.
Birisi doğarken ölsün,
Diğeri de yaşarken öldürsün
Seni.
. . .
küçükken süt dişlerini çektirmeye taksiyle gitmişti yakın bir dostum,
büyüdü, hala her sarı arabayı o taksi sanıyor.
sonra ben büyüdüm
büyüdüm de ne oldu?
büyüyünce kuş üzümü olacak çiçekler kokmamaya başladı ve yüreğimdeki en lezzetli tatlı diye övündüğüm tepsilerin dibini kahpelik tutmuş!
ama neresinden tutarsan tut,
eline bulaşıyor senin.
yüreğime kim almıştı seni?
bi’ dilim zaman dileniyorum şimdi:
geçmişe gelip
seni dilimlemek için.
dilim dilim.
mirfanK’11
Dokunduğun her şey mat. Evet, hayatında yer eden herkes adın geçince bir müddet gözlerini kapalı tutuyor. Öyle ki o an karanlık değil, beyaz bir perdeye leke gibi düşüyorsun.
Çünkü,
S e n ç o c u k l u ğ u n u
D o ğ m a m ı ş b i r ç o c u ğ u n
G ü n a h ı n a
S a t t ı n .
Üç kuruş.
Bana ”sen sıradan değilsin” dediğinde iyi bir şey söylüyorsun sanırdım.
Meğer, kahpeliğin sıradan gelmiyormuş bana vurunca anladım.
Nefesine nefis bulanan
Bacakları kırmızı
Topukları cenin
Elleri kirli
Bir aciz görürseniz
Bacaklarını kapatın,
”O” Lanetli.
kanlı divane, mersin, 2013 |
-i-
gözlerimden akmıyor bazı acılar
ve ben;
uyuduğum tüm yatakları özlüyorum bu sabah.
-ii-
çaldığın için
içeridesin.
-iii-
içinden konuşuyorsun,
duyulmasın için.
-iv-
geçmişe dönüp söyleyemiyorsun sevdiğini,
dilin fakir bu yaz.
-v-
kısıyorsun sesini içinin,
içi yok.
-vi-
için içine sığmıyor
işin içi aşk,
-büyüksün.
-vii-
çare:
yarın tüm pencereleri açıp
en sevdiğin yemeği yapacağım.
-beklerim, soğutma!
m u t l u s o n ~
güneşi duru bir öpücükle uğurladım, sen göründün biraz, biraz gözlerin göründü, gider gibi oldun sonra.
-konuşturdum geceyi, yerini bilmiyor.-
birkaç ağustos geçti görünüşünün ardından. yalan yok, birkaç beden daha dolaştım avunmak için ve bir gece ansızın:
-yokluğunu buldum, seni tanımıyor.-
gülüş. gülüşün geldi yine bi’ ara. epey gün saydım biliyor musun? gözlerindeki ışığa dokunabilmek başka bir dünyanın cenneti olmalı.
-hasretine gösterdim seni, bir türlü çıkaramıyor.-
okullar başladı. yalnızca birkaç defterim oldu benim. yazdıklarımı silip yerine yenisini yazmayı ilkokulda öğrendim. mevsimleri de. ama saçlarını öğrendiğimde unuttum tüm okuduklarımı.
-mevsimlerin dersine girdim, sonbahar saçlarını işliyor.-
ağladığını öğrendim. aynı gün yağmur da yağdı. dile kolay, göze zor. mutluluktan bile olsa ağlamamalısın, bunu sana söylemeliydim.
-yağmurun fikir babası, gözlerin.-
gözlerini daha uzun gördüğüm bir gece konuşmak istedim. sen uykuya yenik düştün ama ben özenle seçtiğim kelimelerim ile sorguya devam ettim:
-gözlerin masum, deliller yetersiz.-
bacaklarının arasında kavuşmuştu ellerin. acaba ellerimiz aynı boyda mıydı? çok yüksek bir rakımda uyudun o akşam. ben aynı yerden sormaya devam ettim:
-ellerin sorgulanmıyor, deliller yetersiz.-
uzun uzadıya sevdim seni. saçların uzadı, kısaldı, sevdim. her halini başka bir halimle sevdim. biraz kalabalıklaştık.
-bizi çeteden yargılasınlar, sevdikçe çoğalıyoruz.-
kısık ateşte idim ama hep ateşte idim. güzel piştim. beni sevdiğini söylediğin gece de uyumadım. daha yakındı sanki yıldızlar. o kadar güzeldin ki:
-aşkın itiraf etti, seni benden almış.-
mutlu-
-son.
fotoğraf: Murathan Özbek (in-)
işte şimdi, düşünüyorsun,
ne zaman bitti bu sigara?
hangi zaman kısa, hangi olay hafızanda?
***
dalıp gittiğin yer mi uzak, zihninde canlanan tebessümler mi eski, bilemedim.
gülüşün genç kalmış. neyle besliyorsun? bakıcısı kim?
şimdi sorular:
bi’ cümle kurdun geçen, her şeyi geçtim de (…)
her şeyi geçtin mi?
nerede olursa olsun (…) demiştin,
neredesin?
hayatının bi’ ucundan (…) diye başlayan mektubunu yaktım en son,
çivili ucundan mı tuttun?
umarım kader güzelliğimizi (…) diye suçu / yükü üstünden atan bir sonuç cümlen var,
umduğun kader mi?
sorulara ara veriyorum.
dudaklarını korumak için sürdüğün şey bende kalmış. kapağını açıp kokladım.
Allah korusun.