İnsan dediğin bir göz oda.
Olduğum yerden doğrulup yeşil panjuru açıyorum, gün henüz ışımış, Adriyatik denizinin berrak suyuyla dolu Kotor Körfezi’nde kuş cıvıltıları en baskın ses.
Çok ses çıkarmadan verandaya iniyorum, ahşap sandalyeyi çekip yeni başlayan günün keyfini çıkarıyor, bir sigara yakıyorum. Verandanın az gerisinde ufak bir çatı var, çakmağımı o çatının dibine doğru sıkıştırıyorum, tekrar gelmek isteyişimdeki ısrarımın son noktası bu. Kendimden bir şeyler bırakıyorum.
Estetik ve güzellik yarışına girmiş evlere ilişiyor gözüm; bilen bilir içeride ne gizlendiğini, çiçeklerin neden sulanmadığını, pencerenin neden açık olduğunu, içerideki havanın nasıl olduğunu. İşte sana bakan ile gören arasındaki fark. Bakanın zihininde yalnızca eşya var.
‘Ben yokum’ diyor kimisi, kat kat örtünmüş, zevksiz, ışıksız. Kimisi ‘ben buradayım’ diyor, incecik örtünmüş, gizemli. Kimisi ‘bakma çıplaklığıma sandığın gibi değil, ben güneşe aşığım‘ diyor.
İnsan dediğin iki göz iki perde.
Bazen bakan da gören de bilmez o iki perde kapandığında kurulan düzeni.
Günaydın.
mirfanK’20