“Doğuştan ağzı dumanlıdır Dadaşın / burnundan solur ayazı,
Başı önünde yürür / kara yazılıdır alnındaki yazı.”
giyin Erzurum, sıkı giyin;
kara, bahtımı bulmaya gidiyoruz.
sanki açsam kulaklarımı şu pembe geceye,
kar tanelerinin deldiği yaprakları duyacağım gibi
ama
üşürüm / duyamam.
gök yağmayı bıraksa, toplasa bulutlarını sessizce uzaklaşsa
tutarsın yıldızları oturduğun yerden, saklarsın avucunda / bilirim
ama
uzanamam / tutamam.
sadece adımları ses çıkaran yiğitler var sokaklarda;
vakit geç olmuş, hava soğumuş.
hızlı hızlı yürüyor yiğitler,
durdurup sorsan
“gözlerimde titriyor yârin gözleri / onu donduruyorum” der.
ayaz kokan gözleri yine yâri söyler,
bulduğu ilk sıcakta yâri nemli yanaklarına / gamzelerine emanet eder.
sis çöker,
göz gözü görmez ama
yürek bilir yüreği.
Erzurum senden önce uyanır,
tüm renkleri beyaza boyar; gelinliğiyle karşılar adamı,
gökyüzü maviye koştuğunda
terler avuçları adamın.
ve kim bilir belki de en büyük denizdir
uzun zamandır ağlamayan Erzurum’un
kar taneleri.
Fotoğraf: İrfan Kurudirek
mirfanK’11