Blog

Tan

kabuğundan sıyrılıp yeniden gözle kendini,
hiç dokunmadığın ama
parçalanışına ses etmediğin kendine bak yeniden.

uzun uzadıya yordun, yoğurdun içini
değme, doğsun gün
in omuzundan gündüzün, seyret nadası.

zehrini sakla,
tanı seherden ayır,
bundan gayrı yorganın gök
yastığın bi’ alagül.

mirfanK’15
Blog

Boyacı

hissediyorum gölgede bıraktığın izi,
inatla kovuyorum günü, güneşi.
elimde masmavi bir boya lekesi
-ben ki küskün geceye-
doğmasın istiyorum güneş,
saklansın istiyorum gün.
izin yabancı,
izin bi’ sağır masalı,

ahmaklık bendeki
hâlâ boyuyorum zihnimi.

medium say

mirfanK’15
Blog

sis

birkaç dokunuş eksik,
birkaç şarkı hatırsız,
biz yine tamdan bi’ eksik kaldık.

***

acından da geçtim, geçmedim değil
sevdalısıyız ya rüzgârın,
mevsim hiç ama hiç önemli değil.

göremiyorum seni artık
bu mevsim bile sisli
güneş misin
bulut mu?

mirfanK’15
Blog

küpe

“kimse sınanmadığı günahın masumu değildir.”
-anonim-

“şeytana ait olan hiçbir şey insana yabancı değildir”
-dostoyevski, karamazov kardeşler-

bir kulağın delik olsa bile bazen iki küpe taşıman gerekir. küpe olsun.
Blog

Af

kırdığınız bir kalbe dokunun, bin aydan daha hayırlı bu günde af kapısından geçmeniz dileğiyle, hayırlı kandiller.

mirfanK’15
Blog

O

ondan geriye
Ondan geriye sayalım, sonra dağılırız. 

O’ndan geriye ne kaldı ki?

Yakası ütüsüz gömleğimin cebinde yıkanmış bir peçete var, sanırım gözyaşlarını buna silmişsin, cebim ağırlık yaptı bende yanlış iliklemişim düğmelerimi. Sona gelince anladım, yaşların beni çirkin gösteriyor.


Elleri zincirli mahkum gibiyim, sağım solum aynı kıyafete bürünmüş insanlarla dolu. Koluma giriyorlar sürekli, düşecekmişim gibi davranıyorlar, daha ne kadar düşebilirim ki? Mübaşirin sesi kurtarabilir beni, evet, mahkeme salonuna bir girsem elimle kolumla konuşacağım, anlatacağım seni.
Ama mübaşir yok,
Ellerim zincirli,
Hakim sağır.
Şimdi gözlerimi sökerek gidiyorsun ya benden, öldürüyorsun ya beni, reenkarnasyon var, inanıyorum ben, tekrar geleceğim bu dünyaya! Bulacağım seni! İntikam.. İntikam.. Seveceğim seni yine. Olur da “sen” olarak gelirsem dünyaya kimsenin gözlerini sökmeyeceğim, kimseden gitmeyeceğim.
Hangi rüzgara emanet ettin kokunu?
Kirpiklerim yaş, gamzelerimin damarları çekiliyor.
Yanık bir zurna sesi ile gelin çıkarıyorlardı köyün birinde hatırlıyor musun? Gelin çıkarma törenine geç kalan bir kadını almış, evin önüne bırakmıştık seninle. O kadının duası tuttu, muradım oldun, çok mutlu olduk seninle. Sonra asma köprüden geçerken bir çocuk görmüştük hani, dizleri yırtık, elleri kirli, ağlıyordu. Gidip sormamıştık “neyin var?” diye. İşte onun da bedduası tuttu, hüznüm oldun.

Geçenlerde bir liste çarptı gözüme;
”En çok insan öldüren memeliler” diye, hipopotamları listenin başına oturtmuşlar, üzüldüm açıkçası.
İnsanların hala haberi yok senden.

mirfanK’11
Blog

Zer

Sustuklarımın içine bak
Başka bir çığlık
Can çekişiyor.

Sana dokunan harflerimi sorguya çekiyorum, yağmur yağıyor ve şapkalara minnet ediyoruz yine. Yolda kaldı bir sevda masalı, masal anlattığım gelincikler geliyor gözümün önüne ve ben daha son harfi yutmadan onlar uykularına gömülüyorlar.

Kardelenler var bir de;

Başlarını umutsuzca güneşe uzatıyorlar, öleceklerini biliyorlar
-benim gibi.
ama
asiler
-benim gibi.
Isınan yaprakları yeri gösteriyor
-benim gibi.
ama onlar
ölüyorlar görüyor musun?
-senin gibi.

öl.

mirfanK’11
Blog

Bi’ Dilim Zaman

bi' dilim zaman


Evvel zaman içinde
İki çocuğun olsun istiyorum dua ile.
Birisi doğarken ölsün,
Diğeri de yaşarken öldürsün
Seni.

geceleri masmavi yapışırken düşlerime sen
şimdi kapkaranlık bir düşsün.
zifiri düşüyorsun
ama
kafanı kanatacağın duvarlar beyaz.

. . .

küçükken süt dişlerini çektirmeye taksiyle gitmişti yakın bir dostum,
büyüdü, hala her sarı arabayı o taksi sanıyor.

sonra ben büyüdüm
büyüdüm de ne oldu?
büyüyünce kuş üzümü olacak çiçekler kokmamaya başladı ve yüreğimdeki en lezzetli tatlı diye övündüğüm tepsilerin dibini kahpelik tutmuş!

ama neresinden tutarsan tut,
eline bulaşıyor senin.

yüreğime kim almıştı seni?

bi’ dilim zaman dileniyorum şimdi:
geçmişe gelip
seni dilimlemek için.

dilim dilim.

mirfanK’11

Blog

Lanetli

lanetli
Biliyorum, kafanı her gökyüzüne kaldırdığında uçan kuşlar kadar özgür olmadığını 

ve asla “özgür” olamayacağını biliyorum. 

Şimdi sen bende ölüyorsun ya,
Aklım cenazende kalıyor.

Dokunduğun her şey mat. Evet, hayatında yer eden herkes adın geçince bir müddet gözlerini kapalı tutuyor. Öyle ki o an karanlık değil, beyaz bir perdeye leke gibi düşüyorsun.

Çünkü,

S e n  ç o c u k l u ğ u n u

D o ğ m a m ı ş  b i r  ç o c u ğ u n

G ü n a h ı n a

S a t t ı n .

Üç kuruş.

Bana ”sen sıradan değilsin” dediğinde iyi bir şey söylüyorsun sanırdım.
Meğer, kahpeliğin sıradan gelmiyormuş bana vurunca anladım.

Nefesine nefis bulanan
Bacakları kırmızı
Topukları cenin
Elleri kirli

Bir aciz görürseniz
Bacaklarını kapatın,

”O” Lanetli.

mirfanK’11
Blog

Yalan

Fırtına

“Annesine yalan söyleyen kadından sadakat beklenmez.”

İrili ufaklı yalanlarla büyütülmüş çiçeklere doğru gübreyi verirsen kururlar. Yalan aşılaman gerekiyor onlara yalan! Beceremedim.
Ben babama hiç yalan söylemedim.
Ne zaman sorsa
”Sevdim” dedim.

Ama sen, görüyorum ki adını bile yalan yanlış söylüyorsun.
Yalanın sonu kendine benzeyen bir kelimeye çıkar;
y a l n ı z l ı k .

Tanıdın mı?

Bakma öyle atıp tuttuğuma,
Karıncayı bile aldatamam ben.

Şimdi gelip sorsalar sana hep sen haklısın değil mi?
Gidenler haksız, şerefsiz ve hatta nankör. Mutlaka onlar seni yarı yolda bırakmışlardır ve kıymetini bilmemişlerdir. Onlar diyorum kusura bakma çünkü sayıca biraz kalabalıklar.
Ama sen, doğrusun ve iyisin. Hatta meleksin.
Kim bilir,
Belki annenden başka birisi de inanır sana zamanla ama geçmişini iyi sakla.
İyi hoş,
Bilse nasıl bir yaratık yetiştirdiğini O da inanmaz sana. Ama acele etme şu dünyayı bi’ değişelim. O da görecek seni, O da!

Seni unutmak,
Gururuma olan en büyük borcumdur.

mirfanK’11
Blog

Yüzüm

en ölü günümde ömrüme kattığım pelin’e (…)

coğrafya da yalan söyler:
solumdan uzak değilsin.

gülüşüne sakladığın güneş,
başka bir dünyanın cenneti olmalı.
-oradaydım-
ve ben bütün topraklarımı
bir gülüşte kaybettim.

dün, mükemmele bir kalmıştı:
bugün doğdun.

iyi ki (…)

mirfanK’15
Blog

Duyum

kanlı divane, mersin, 2013
duyuyorum:
bir korkusu var baharın
bir de kokusu.
mevsimi belirsiz bu hüznümün mucidi benim,
yüreğim ağzıma geliyor gelmesine de
ben icat ettiğim hüzünde boğuluyorum.
yine de duyuyorum toprağın altındaki bir bebeğin çığlıklarını
korkusu var baharın
kokusu var toprağın
ben
duyuyorum.

mirfanK’15
Blog

alfabe


öyle gidiyor ki giden
güneşin gidişine bile bir kılıf buluyorsun
öyle öldürüyor ki ölen
toprağın altında bile gülümsüyorsun.
mirfanK’15
Blog

Anne

erişebilmek için çabaladığımız cenneti ayaklarının altında dolaştıran annelerimizin, annelik mertebesine erişecek tüm kadınlarımızın anneler gününü kutlarım.

mirfanK’ 
Blog

Bana

-i-

gözlerimden akmıyor bazı acılar
ve ben;
uyuduğum tüm yatakları özlüyorum bu sabah.

-ii-

çaldığın için
içeridesin.

-iii-

içinden konuşuyorsun,
duyulmasın için.

-iv-

geçmişe dönüp söyleyemiyorsun sevdiğini,
dilin fakir bu yaz.

-v-

kısıyorsun sesini içinin,
içi yok.

-vi-

için içine sığmıyor
işin içi aşk,
-büyüksün.

-vii-

çare:
yarın tüm pencereleri açıp
en sevdiğin yemeği yapacağım.
-beklerim, soğutma!

m u t l u    s o n ~

mirfanK’13
Blog

Kırılım

ırmakta yüzen bir kibrit çöpü olamadım
yandığını henüz unutmuş
gökyüzü paslı bir kafeste şimdi
düne dönen o kanadı bulamadım.

mirfanK’15
Blog

İyi ki Murathan!

2011’in ilkbaharında ilk düşümü gördüm, öyle bi’ bahar ki yıllarca kış sandım. 4 nisan 2011’de ilk kitabım dünaydın sevgilim’i elime düştü. dışı murathan, içi ben. o iskeleye gittim ben de. öylece uzandım hatta koca bi’ yaz, korkularımı yenip gece o iskeleden denize girmişliğim bile var. ilk düşümün kabuğu bu iskele oldu işte. dışı öyle murathan ki bakan unutuyor beni. ne güzel unutuldum dedim kendi kendime. hâlâ unutuluyorum. ne güzel.
çok geçmeden yakılacak şeyler için bi’ kamp kurduk. ateşimizin üzerinden kimsecikler atlamadı, gerek duymadık belki de. hangi sebep elimizi çakmağa götürdü bilinmez ancak bir çocukluk düşümden daha kabuk yaptık. murathan önce okudu sonra dokundu. güzel duygu ile birlikte bir de gözlerimizin perdesine vurdular karton külleri’nin içini. iyi ki vurdular. ölmediğimden güçlendim. öldüğümden de olabilir. 
bütün ölüleri sorgulayalım dedim. çok kalabalıklaştık bu kez. murathan’ın görüp bizlere gösterdiği bir kare ile yüzlerce gece uyudum. sergisinde dolaşırken “bu” dedim. bu fotoğrafın önünde konuştuk onunla. ben anlattım o sustu. o anlattı ben sustum. fotoğraf anlattı dünya sustu. dünya demişken tüm dünyanın gözüne girmişliği var bu karenin. içerisini dolduracak şeyler yazamıyorum hâlâ ancak içim içerisi kadar dolu. ölüm komik mi? gülümsedik işte. murathan’ın güzel yaşına gelsin bu tebessüm, bu kahkaha! iyi ki doğdun adam!
Bütün Ölüleri İlk İmza günü, 2015

Blog

Furkan

gözlerini açtığın dünya en az gözlerin kadar güzel olsun isterim,
güzellikler içinde büyü aslanım,
sen, kardelenleri uğurladığımız bir bahara doğdun,
gülüşüne gül dolsun.
amcan; irfan.
mirfanK’15