Blog

Özlem

“Bu geçmişe duyulan bir his değil, geleceğin olmayışına yapılan bir haykırıştır.”

Uzak durun
Hepimiz aynı şeyi
Özlemiyoruz.

Amca;
Kızıma iyi bak!

Önce bir müzik dolar odaya. Beklemeyi çekilir bir duygu yapan bir his ile karşı karşıya kalır insan. Ardından yaşanmamışlıklar hanesine yaşananların bir kopyası yapıştırılıp maske takılır o güzel duygulara.

Bir yol kıyısında, bir kadın.
Nasıl sevebilir bir insan
O’ndan çok
O’nu özlemeyi.

Çok kalabalıkken etrafın
“Gitmek istiyorum”
Feryadındır özlem
Ne sensin özlem ne de ben-
im.
Özlem sen-
in.
Özlem ben-
im
Özlem biz-
iz
Bırakma.

mirfanK’10
[Kilit?]
Blog

Yokluğun – II

Gece radyoda çalan parçaların aralarına kim sakladı seni?

Ama şu bir gerçek ki
Çok yakışıyor yokluğun yanıma.
Bir tek benimle
İyi gidiyor yokluğun.

Sana yoğrulurken gecelerim
Rüyalarım hep sana yoruluyor
Bir ağaçtan papatya koparıyorum
En çok senin kulağına yakışıyor.

Gecenin her rengini bilmek yokluğun.
Hiçbir tonda olmayışını bilmek,
Koynunda gecenin
En zifiri karanlığında yokluğunun
Bir sigara ateşi kadar masum.
Ama bendeki rengi beyazdır yokluğunun.

Ve neden sonra
Zamanın öğretemediği tek şeydir
Yokluğun

mirfanK’10
[Halayokluğun]

Blog

Gidenler

“… bir anda gidenler” gerçek aşklar değildir. Onlar aşkın yakan alevleridir, sadece aydınlatan alevler. Isıtan alevler ise bir anda gidenlerden sonra başlar ve yavaş yavaş yakar…

Karşılaşmışken onlar uzaktan bir bebek bakışıyla seyretmeyi tercih etmek. Mesele bu aslında. Mutlu olmak için yazgı ile yapılan düelloda silahı ilk çeken olmalıyız. Belki de en çabuk olmalıyız. Ne olmamız gerektiğini bir kenara bırakırsak önce biz tetiği çekmeliyiz.

Yazgıyla yapılan savaşı kazananlardan `bir savaş öyküsü´ dinlemek isterdim. En kötü ihtimalle tetik çekilecek olan taraf hakkında bilgi edinmiş olurum, yahut olurdum. Tam olarak yenildim mi bilmiyorum aslında. Savaşın başladığı veya başlayacağı da belli değil. Bir mağlubiyet var hayatımda o kesin. Ama savaşın çıkmadığını biliyorum. Çünkü bir silah geçse elime ilk önce kendimi vururdum.

Dönüp sevgime bakıyorum. Dizlerinden yukarısı görünmeyen bir çift var. İnsanlar gerçekten bilmiyorlar sevgimin kudretini. “O” bilse bunu bilmekten ölecek, diğeri bilse “saçın tek bir teline dahi dokunmasaydık” diyecek. Bir silah geçse diyorum ya. Yazgının bir günahı yok.

İki insan ne zaman karşı karşıya dursa bir terazi misali, bir taraf ağır basıyor. Her zaman birisi daha çok sever derler ya ben teraziden geçtim dünyanın dengesini bozuyorum. Olduğum taraf hep ağır basıyor, belki de bu yüzden susuyorum.

Ben
Hiç yalan yapmadım
Hiçbir günah
Karışmadı ellerime.
Avuçlarımda
O’nun kokusu varken ben,
Ay’a karşı ağlamadım
Değmedi
Parmaklarım gözyaşlarıma.
Olur da görürse
Yaşlarımı
Üzülür
Yüzü düşer,
Dudağı bükülür
Ben
Ölürüm.

mirfanK’10
[Son’sun]
Blog

Mutluluk

Gözyaşlarım kulaklarıma doğru akıyor.
Duymadığım sözler var biliyorum
Belki duymayayım diye çırpınıyor
İki damla yaşım.

Aşka dair söylenmemiş hiçbir söz kalmamıştır bilirim.
Ama senin hepsini duyduğundan
Emin değilim.
Ne zaman aralansa dudaklarım titreyerek
Sana yükselen
Bir harfinde
Bin anlam içeren
Kelimeler çıkıyor.

Seni sensiz düşünmek ölüm.
Ama senin içinde olduğun düşünceyi
Beyinde barındırmak
İşte budur ölümü yenmek.

Sen sakın düşünme beni.
Ne zaman mutlu olmak için kafanı çevirsen
Ben o zaman
Orada olurum.
Mutlu olursun
Sonra
Kaybolurum.

mirfanK’10
[Yâragidelim]
Blog

Nefes

Közleri ateşe çevirmeyi bilenlerin nefesi
Ateşi
Küle çevirecek kadar
Kuvvetlidir.

mirfanK’10
[Üfle]
Blog

Hatırlıyorum / Bizdik

“Gözlerimin açık olduğu her saniyeyi seninle geçirmek istiyorum. Paranın asla satın alamayacağı şeydir aşk. Cebimizde duran paraya insanların bakışı tuhaflaşsa da içimde beslediğim aşka asla öyle tuhaf bakamazlar. “

Eğer birisinin gözyaşları sırtından aşağı süzülüyorsa, göğsünde bir şeyler eksik demektir.

Bazen doğru olduğu için yapılan eylemler düşünüldüğü kadar doğru olmayabilir. Çünkü her doğru insanları mutlu etmek için tasarlanmamıştır. Bazı doğrular vardır ki insanları yanlışa sürüklemekten başka bir işe yaramaz. Sürüklenerek gidiyorsan doğruya işte bu en büyük yanlıştır.

Eğer elim nefesimden daha çok sevdiğim birinin elindeyken vereceksem “son nefesimi” gözlerimi kapatıp beş dakika sonra onunla açacaksam gözlerimi / Doğrusuz yaşayabilirim ben.

Sorarsa birisi bir gün
Yahut izlersen
Hislerim kadar
Bembeyaz bir perdede
Bizi
Sen de
Hatırlıyorum / Bizdik
Diye söyle
Sonra sus
Sen de.

mirfanK’10
[Benyaşıyorumonlaryazıyorlar]
Blog

Kıpırdama

O kadar beklettim ki seni yüreğimde…

Sana dair sözleri dudaklarımdan topladılar. Yüreğimin limanlarında yasak avlandılar bazıları. Bir gidiş için bekletmedim seni asla. “Pişman” diye geçrisen aklının bir ucundan; değilim. Nefes alan tek parçam olarak içimde yaşıyor olduğunu bilmenin verdiği “aşk” kırpıyor gözlerimi.

Ben nasıl yenik düşmem zamana? Nasıl bağlanmaz elim, kolum, dilim… Ben senden bahsederken nasıl akıp gidebilir ki zaman? Kim alabilir ki bende ki seni? Usulca siniyorsun uykularımda kanıma. Biliyorsun. Bir çığ gibi büyümüyor, bir kış gibi esiyorsun içimde.

O kadar anlattım ki seni bir yerlerde…

Kimseye vermedim hesabını güzelliğinin…
Ve hiç arkama bakmadım seni severken. O kadar anlattım ki seni birilerine. Onlar dinlerken de sevdim seni. Ben anlatırken ağladı onlar, onlar ağlarken de sevdim.

Onlar seni hiç görmediler. Hiç bilmediler seni. Sadece sendeki beni bildiler ve çizdiler.

İçi en sevdiğin şarapla dolu
Ağzı mantarlı bir şişenin içerisine koydular seni.
Seni yüreğimde yıllandırıyorum
Yüzünü
Şişede.

Resim: Sema Demir [Czech Republic / Brno]
Kurgu: İrfan Kurudirek

mirfanK’10
[Şişedekikadın]
Blog

Melekten Bir Gece

“Aşkı paslandırmaz asla,
Yağmura karışır, duşta saklanır gözyaşı.”

Bir nehir oturdu gözlerime. Geldi karşıma bir melek oturdu sana yakın güzellikte. O söyletiyor tüm bu güzel sözleri. Ben söyledikçe gülümsüyor, sen duydukça küsüyor bana. Belki güzelliğini kıskanıyor, belki melekliğini ama küsüyor.

Nehir önünde duracak sözlerin hani? İki dudağını aralasan doğacak güneş. Biliyorum. Nerede o iki parmağın – ki o parmaklar durduran nehri, dokunan gamzlerime.

Hani…

Ben çaresizce
Biraz uzansam
Mutluluğa dokunurum
Sandım
Yanıldım.

mirfanK’10
[Duştaykenağlayalımbirbirimizikandıralım]
Blog

Musluktan Aşk

Aşkından bir damla damlat ki yüreğime
Yeşillikler içerisinde büyüsün
İçimde yaşayan çocuk.

Adım geçtiğinde kaç kez nefesini içine çekiyorsun kim bilir.
Gündüzler kısalıyor, uzuyor geceler bilmiyorsun.
Sen bir dilek tutuyorsun parlayan yıldızlar kaydığında, ben nöbetini tutuyorum o gecelerin.
Bir gecesi vardır her insanın hayatında
Her gece başını yastığa dayadığında
Sabaha kadar başında beklediği
“Bir gecesi” vardır her insanın.

İçinde yellerin estiği bir dağ evinin
Gölgesinde kalan fidanım belki
Belki yüzyıllardır akan suyun
Geçmediği tek yolum.
Camdan tavanı olan
Bir “düş” eviyim sensiz.
Seyredince yıldızları
Saçıyla oynuyorum içimdeki çocuğun,
Uyutuyorum
Büyütüyorum.
Ama
Görünce seni suyum, yolum, gölgem, evim
Yeşilmiş gibi davranıyor içim,
Büyüyormuş gibi yapıyor
İçimde
Yaşayan
Yaşlanan
Çocuk.

Not: Bu anı çok seviyoru(z)m

mirfanK’10
[Saçımlaoynamasalanlatbanaamauyutma]
Blog

Masal

Ben çocuklara yedirmek için yapmadım.

Birisini uyutmak için yapılan bir şey değil bu.
Bu, birisi için değil çünkü.
Bu sadece güneşi ısıtmak için yapılan
Ovuşturmadan başka bir şey değil.
Yansa da ellerim
Avuçlarımın arasında ise güneş
Ve ben inanıyorsam ısındığına
Ben aşığım demektir.

Masallarda ölüm vardı hani.
Hani masallarda kavuşamazdı sevenler?
Ben yaşattım seni
Kavuştum sana.
Şayet bilirse bir gün masallarımı birisi
Ben bilmeyeyim
Sen üzülme.

mirfanK’10
[Masalyokmubugece?]
Blog

Deneme – Üç

Kumda bıraktığın izleri silmek için
Kıyıları
Döver deniz.

Hangi haykırış seni yolundan döndürür bilmiyorum. Düşleri alabora bir kadın gibi gittin biliyorum. Ama en parlak yıldızı bağlamıştım düşlerine sönersen eğer, yıldızımla parla diye.

Yakılan en yanık mısraların göbeğinde kaybetmiş bir adam. Melekleri kıskandıracak kadar sevmek ilaç değil yaralara mutlak. Ama bir sahilde izini dalgalara emanet eden bir kadına “dur” diyebilmek… İşte bu çok büyük bir cesaret. Sahilde esen rüzgara emanet etmek sevdiğinin kokusunu. Oradaki kayalıklara göz kulak ol demek. Adamın işi zor.

Kadının izlerini yok etmek için parçalanıyor deniz. Köpürüyor, içi içine sığmıyor evet. Deniz o kadar büyük ki bir sahil parçasına bile tenezzül ediyor. Bir izi yok etmek için bu kadar uğraşmak neden? Gözün mü var deniz?

Şimdi tamir edilemeyen bir yürekle kaldı adam.
Kadın sahilde izlerinin silinişini izledi. Sonra denizin en ucuna baktı ve konuştu rüzgarla…

Ağzı mantarla kapalı
Bir şişeyle sevdiğimin harfleri gelseler
Onları okusam da
Öyle ölsem.

Fotoğraf: Murathan Özbek
Kurgu: İrfan Kurudirek

mirfanK’10
[Olacakgibi]
Blog

Deneme – İki

Tüm yeşilliklerin inadına pembeye büründü kadın…
Gökyüzüne baktı
“İçimdeki yerini değiştirdim bugün…”
Git.

Çalmasını bilene güzel bir enstrüman “gitmek”. Kış gelir, soğuk gelir, kar gelir, mevsim bahar olur kuşlar gelir sonra sen gelmezsin direk sonbahar gelir.

İşte bir kadının mektubundan dökülüp gidenler bundan öte olamaz. Vazgeçmekten vazgeçmek bile büyüklüktür aslında. Ama önce vazgeçmeyi, gitmeyi düşünmenin büyüklüğü var.

Bu kadar büyüklüğü kaldıramam dedi kadın…

Döngüdür belki. Gidince ben boşluğum dolar elbet, yenileri gelir. Sevilir birileri yine benim pembe elbisem dahi yer etmez zihinlerde. Düşüşüm / Çıplak ayaklarımla üşüyüşüm / İçimde bir yerlere seni gömüşüm. Bunlar bilinmez ki…

Kadın yazdıkça parçalanmadı asla.
Gittikçe de parçalanmadı.
Sadece
Rüzgar
Mektuba yakın bir yerlere
Kokusunu bıraktı.

Gittiğim yerler soğuk, zifiri, bakımsız ve çıplak. Yani gelme.

Kadın çok mu düşündü sevdiğini bilinmez ama iki kelimenin birine “gelme” arzusunu yapıştırdı. Yaptığını bozmamak için kaçtı kadın kimine göre. Bana göreyse kadın yeşile pembeyi çok yakıştırdı.

En nihayetinde kusursuz bir resmin ortaya çıkabileceği ihtimaline sarılıp düşleseydim seni eğer
Sabırla ve kararlılıkla inansaydım
Binlerce parçasını itina ile yüreğime sokuşturduğun
Mutluluk tablosunu tamamlamaya çalışsaydım.
Pembe giyinmezdim.
Maviye bürünürdü her şeyim.
Kollarında son bulurdu en eşsiz hikayem.

Kadın çapını aştı. Bilinmeyenlerden, tadılmayanlardan vazgeçti kadın. Korkmadı evet. Önemli olan bu yarışa katılmaktı ve kadın tüm gücüyle koştu. Sen de korkma bu yüzden.

Ardına bakmayan tüm kadınlar gibi
Kayboldu yeşillerin arasında bir kadın
Masmaviydi gidişi
Ardında kalan mektup simsiyah.
Okuyan gözler olmasa da
Gitti kadın
Bir erkek gibi gitti.

Fotoğraf: Murathan Özbek
Kurgu: İrfan Kurudirek

mirfanK’10
[Kadınıngözündengörmek]
Blog

Deneme – Bir

“Şayet sıcacık bir yorgan ise istediğiniz, iliklerinizi ısıtacak bir güneşten vazgeçmiş olabilirsiniz…”

Elinden düşen kadehin parçalarına uzun uzun baktı kadın…

Bir intiharın eşiğinde otururken ayaklarının çektiği yöne baktı ve gülümsedi. Bazen bir derin nefes kadar kolay, bazen bir derin nefes kadar zor yaşamak diye kıpırdattı dudaklarını. Oysa hedef ile başbaşa bıraktıkları on ikiden vurmuştu. Bu bir bakıma iyi olabilirdi, kırılan kadehin parçalarının çatı süsü oluşu gibi.

Sallanan ayaklarının altında salınan aşıklara baktı bir süre. Belki kendini bırakacağı boşlukta onların hayalleriyle kavrulacaktı ama yine de var gücüyle onların hayallerine ortak olmaya çalıştı. Konuşmakta zorlanıyordu. İçinden geçenlerin bir tanesini dahi yakalasa tutunacaktı hayata ama kayıp gitti her şey tüm varlığı gibi…

Elleri arasında gerilen bir uçurtmanın mutlu ettiği çocuğu gördü kadın…

Bir uçurtma ile mutlu olmak veya bir uçurtmayla uçmak. Belki olmak ya da olmamak. Kim bilir en ufak bir hamle kimsenin tarifini yapamayacağı bir başlangıca işarettir.
Belki ufuk çizgisinin rengi kadar berrak
Belki en mavi deniz suları gibi düşsel bir güzellik yaşanacak…

Koltuğunun altında bir gül ve arasına sıkıştırılmış mektup ile hızlı yürüyen bir genç gördü kadın…

Kadın gördü usta. Görebilmeyi öğrendi.

Sonra aşağıdan yükseldi hızlı yürüyen gencin öğütleri

Tercih etmemektir vazgeçmek,
Kırılmak değil; dökülmektir.
Günahsız şarkıların nakaratıdır,
Gelinin veda anıdır vazgeçmek.

Her ne kadar vazgeçmeyi bilenler alsalar da hayatın tadını
Asla takdir edilmeyenlerdir onlar

Şimdi sen vazgeçeceksin
Ve
Bazıları
Çocukların ulaşamayacakları
Yerde
Saklayacaklar
Seni

Fotoğraf: Murathan Özbek
Kurgu: İrfan Kurudirek

mirfanK’10
[Role Play]
Blog

Alt Üst

Zırhını giyinmemiş düşmüş sokaklara bir aşık
Savaşı kaybedenlerin çadırına yürümüş.

Orada birisini görmüş.
Ellerini dizine vurarak “geleceksin” diye ağlayan birisini…
Bu savaşlar çıkmış çıkalı savaşırmış bu çadırdakiler.

Ay çıkmış gökyüzüne.
Okyanus gidip gelmiş dövmüş kıyıları.

Alt üst olmuş aşığın içerisi.

Bakmış ki

Elleri hala dizlerinde
Gözleri hala gökyüzünde.

mirfanK’10
[Nazardeğmesin]
Blog

Dünaydın Sevgilim – XIV

Sisler arasından parıldayan bir ışık alıyor gözlerimi
Alıyor ruhumu, alıyor benliğimi.

Sadece senden geriye kalanlar sığıyor avuçlarıma. Yüreğimden taşıp dökülenler avutuyor birilerini. Kimsenin sevilmediği ve sevilmeyeceği kadar sevilmen yüzünde bir tebessüm bırakıyor. Hissediyorum.

İnadına yaşlarını doldurmaya çalışıyor avuçlarıma günlerin hasreti. Senden geriye kalanları bir kenara bıraksam, ellerime dolsa o gözyaşları belki sen diye kıyamam damlatamam parmaklarımın arasından.

Hayallerimin duvarlarına itina ile dizdiğim resimlerin daha neşeli şimdi. Her gece yıldızları utandıran masallarım kulaklarında kaybolup gidiyor. Ne kimse duyuyor sesimi senden başka, ne de uyumaya yeri var başkalarının. Sen her yıkılışında “neden yıkıldım” diye kahrolurken ben “kaybolmadığına” şükrettiğim için ayaktayım belki. Biliyorsun, her yıkılışında bin parçaya bölündüm. Eğer parçalarımı toplamasaydı tek bir gülüşün en ufak sillenle yerin dibinden severdim seni.

Dilimin ucunda çok şey vardı söyleyemediğim. Elde avuçta kalan tek şey senin özlemin. Neler dilemiştim hayattan senin dışında? Bak sırtımda bir dolu hayalle geldim kapına üst üste istifle hepsini en derin dolabına.
Şimdi içimde senden bağımsız yaşayan bir çocuğa öğütlüyorum seni. Hani ağaç yaş iken eğilirmiş ya, dimdik sevsin seni istiyorum. Alnının akıyla.

Ben seni aramak için gökyüzüne baksam da
Sen yine de sarıl kollarıma.

Parmağını dudağına götürüp topladığın ekmek parçacıkları kadar yakınındayım
Kuruyunca parmağın dökülüyorum ayaklarının dibine
Ve
Ezip geçince sen
Ben Allah’a yalvarıyorum.

Vakit yüzüne kapanıp
Mutluluktan ağlamanın vaktidir
Bu aşk
Bu cümleler
Yepyeni bir hayatın
İlk cilveleridir.

” Böbbürleyinceelimisıkkihuphurukalsınhayallerimiz “

mirfanK’10
[Dünaydın Sevgilim – Ondördünde]
Blog

Avuç

Su gibi seni sevmek
Ne kadar susasam kendi payıma
O kadar susuyorum
İkimizin adına.

“… şarkıdır aşkın ilahi aşk makamından…”

mirfanK’10
[Ballıdildenbalaballar]
Blog

İskemle

Düşünüyorum da;
Bir gün
Adım geçtiğinde satılarda
En büyük umutların hatırasında
Kimliği belirsiz aşklar pahasına
Ne olursa olsun
En derin aşk sen
En güzel gülüş senin olacak.
Yine büsbüyük sen sevileceksin
Yine koskocaman yankılanacak adın
Bir gün unutacağın bu topraklarda.

mirfanK’10
[Çoksevdimikimizi]
Blog

Sarı Papatya

Yağmurun yağması
Güneşin açması
Veya
Bir başka mevsimin gelmesi
Gelişin kadar kutsal olmayabilir.

Her mevsim yaprakların döküldüğü bir kentte insanların da yapraklar gibi döküldüğünü izle. Soğuktan donmuş, çatlamış yürekleri hasta bakışlarıyla insanları tanı. Çiçeklerini hiç sulamamış anneler gör, hiç çiçek koklamayan gelinlere şaşır. Bir de kendine bak güzelliğini gör, farkına var kendinin. Mutluluğunun, gözlerindeki güneşin farkına var. Yanındaki bana bak, gülümse…

Karlı dağların kahverengilerinden şekiller yap benim yerime. Neye benzetirsen benzet bir kopyası benim elimde… Bir çocuk var bak bulutlardan düşmüş o dağın başına elinde yüreğiyle karşında duruyor bak, gözlerinin içine bakıyor sana doluyor, seni soruyor. Al bir kopyası da kalsın sende…

Bulutlara bak, korkunç bir zifiri karanlıktaki gökyüzüyle ürper. Parmağınla göster inadına herkesin gözüne soka soka göster. Kahve çekirdeklerini savur, sakızını patlat içerden gün gibi al ışığını batıp giden güneşten… Topraklarda ki izlerini topla, bir gönül fukarasına ömür katan izlerini toparla bir kucak dolusu ömürle bırak bir kenara. Senden ayrı sohbeti, sözü olmayanları tanı. Tek sözüyle dünyayı aralayanları tanı. Şahit ol sevildiğine. Çok sevildiğine…

Kıyıya vurmuş düşlerim
Üzerinden geçen martıların sesleriyle ayakta
Bir bedene sığdırabildim seni.
Bir ömürden taşırdım yokluğunu
Dolduramadım sayfalarca
Yine sana adardım;
Bir bedenim
Bir ömrüm daha olsa.

Olsun…

mirfanK’10
[Koparılamayançiçeklerdenbirbukleyaptımuyudiye]
Blog

Gökyüzü

Aynı gökyüzünü kollamışız gecelerce.
Yıldızlardan birinin bacağına bağlayacaktım seninle ilgili tüm dileklerimi
Senin dilendiğin bir yıldız kaydı
Güneş tutuldu
Ay hala pişman.

mirfanK’10
[Desen]