-iki dirhem bir irfan- |
saçları tel tel kısalırken
gülmemiş gözlerinde
aynı hüznü gördüm
yine.
o gece gözleri yüzünden uyuyamadım.
o sabah camda titreyen,
koynunda uyuma hevesinde
canı yanan bir yağmurdu
-sadece.
(…) ey serseriliğim, ey anılarımın ahşap kraliçesi
şarabı sev, tütünü incitme, beni de unut artık.
uzanıp dokunabilsen
sen de seveceksin geceyi.
güneş olmak için
yanmak gerek
yakmak değil.
geceyi sev,
ay’ı koru,
beni de yakma artık.
Fotoğraf: Murathan Özbek |
o’nun bıraktığı nefesi alıyorum,
tanrım;
tüm bu güzel hava için
minnettarım.
gülmek diyorum tanrım,
gülmek o’na çok yakışıyor.
izin ver,
yarım yanıma kalsın.
teşekkürler tanrım,
borcum olsun – öderim.
elimden her iş gelir,
yeter ki eli elimde olsun.
tanrım teşekkürler,
bunca yıl biriktirdiğim eksiklerim
eksiksiz ulaştı gönlüme
eksiksizim,
ne olur beni onunla eksiltme.
tanrım minnettarım,
gözlerimdeki boşluğu gözleri dolduruyor.
ama tanrım gözlerim;
o’nun boşluğunu görebilecek kadar uzağı görmüyor,
bizi koru tanrım.
demem o ki tanrım;
bu gece ferhat’ı karşılamaya, dağa çıkıyorum.
anlatacaklarım var, derin.
sen ferhat’a sabır ver,
âmin.
yanına yakıştığım için sağ ol tanrım,
kusura bakmazsa o, ondan önce seni sevdim.
ne güzel sevmişim; yanım o.
iyi ki varsın tanrım.
tanrım affet;
hangi gökkuşağının altından geçip
“o” hazineye kavuştum, bilemedim.
ben, hazineye bakıyordum
göremedim.
teşekkürler tanrım;
o’nun gelişiyle
zihnime yeni yeni tanımlar, harfler, cümleler indirdiğin için.
ya konuşamasaydım?
ulu tanrım,
o dokunduktan sonra
kokmayan çiçekler için de teşekkür ederim.
-yanılmamışım.
iyi ki her yerdesin tanrım;
yoksa
o’nu uykuda
kime emanet ederdim?
teşekkürler tanrım;
dünya dönüyor
inan, daha iyi bir beşik bulamazdım.
***
tanrım;
daha önce ağlamasaydım
gamzemin yolunu bulamazdım,
yolu gösterdiğin için
minnettarım.
***
senin bu yazından sonra
“yazıyorum” dediğim için
utanıyorum tanrım.
yazın çok güzelmiş.
tüm bebekler için teşekkür ederim tanrım;
o’nun gülüşüne koyduğun
tüm bebekler için
teşekkür ederim.
-büyüksün.
tanrım;
bugün için de teşekkür ederim,
bize her gün karşılıksız sevmeyi “anne” ile gönderdin,
bugün o’nu annemin sesiyle sevdim.
ve ulu tanrım;
sabah ezanı için,
minnettarım.
“eline sağlık tanrım leyla çok güzel olmuş.”
ibrahim tenekeci
o’nun bıraktığı nefesi alıyorum,
tanrım;
tüm bu güzel hava için
minnettarım.
gülmek diyorum tanrım,
gülmek o’na çok yakışıyor.
izin ver,
yarım yanıma kalsın.
teşekkürler tanrım,
borcum olsun – öderim.
elimden her iş gelir,
yeter ki eli elimde olsun.
tanrım teşekkürler,
bunca yıl biriktirdiğim eksiklerim
eksiksiz ulaştı gönlüme
eksiksizim,
ne olur beni onunla eksiltme.
tanrım minnettarım,
gözlerimdeki boşluğu gözleri dolduruyor.
ama tanrım gözlerim;
o’nun boşluğunu görebilecek kadar uzağı görmüyor,
bizi koru tanrım.
demem o ki tanrım;
bu gece ferhat’ı karşılamaya, dağa çıkıyorum.
anlatacaklarım var, derin.
sen ferhat’a sabır ver,
âmin.
yanına yakıştığım için sağ ol tanrım,
kusura bakmazsa o, ondan önce seni sevdim.
ne güzel sevmişim; yanım o.
iyi ki varsın tanrım.
tanrım affet;
hangi gökkuşağının altından geçip
“o” hazineye kavuştum, bilemedim.
ben, hazineye bakıyordum
göremedim.
teşekkürler tanrım;
o’nun gelişiyle
zihnime yeni yeni tanımlar, harfler, cümleler indirdiğin için.
ya konuşamasaydım?
ulu tanrım,
o dokunduktan sonra
kokmayan çiçekler için de teşekkür ederim.
-yanılmamışım.
iyi ki her yerdesin tanrım;
yoksa
o’nu uykuda
kime emanet ederdim?
teşekkürler tanrım;
dünya dönüyor
inan, daha iyi bir beşik bulamazdım.
***
tanrım;
daha önce ağlamasaydım
gamzemin yolunu bulamazdım,
yolu gösterdiğin için
minnettarım.
***
senin bu yazından sonra
“yazıyorum” dediğim için
utanıyorum tanrım.
yazın çok güzelmiş.
tüm bebekler için teşekkür ederim tanrım;
o’nun gülüşüne koyduğun
tüm bebekler için
teşekkür ederim.
-büyüksün.
tanrım;
bugün için de teşekkür ederim,
bize her gün karşılıksız sevmeyi “anne” ile gönderdin,
bugün o’nu annemin sesiyle sevdim.
ve ulu tanrım;
sabah ezanı için,
minnettarım.
mirfanK’13
Bir yelken öyküsü yer ediyor zihnimde. Sanki öyle tanıştık onunla. Yelken vardı evet. Rüzgâr, deniz, gözleri, yelken. Hatırlıyorum. Gözlerinden geriye kalan her şeyi hatırlıyorum.
Değişken ruh halini yakalamaya çabaladım bir süre sonra vazgeçtim. Olur da bir halini yakalarsam o halinde kalacakmışım gibi hissettim. Oysa kaldığım bir adam vardı. Sert. Üslubu sert adam. Adamın adı neydi?
Bir gün O’nu çocukları severken gördüm. O gün ondan çok iyi bir baba olacağına inandım. Çocukları çok seviyor demiş miydim? Çocukları kıskandığımı kendime itiraf etmedim. Çünkü sevilmek istedim ben. Biraz.
Birkaç satır atlayarak birkaç saniye yutkunarak devam ettim: Vücudumun %80’i mantık. Onu ciddi düşünemiyorum. Sürekli değişken, sürekli neşeli. Hayatı ti’ye alıyor desem yanlış bir ifade olmaz. Çocuklar gibi sevilmek istedim. Sanki turbo sakızlarının kokusu vardı havada. Söylemesin istedim. Belli etsin istedim.
Vücudumun %70’i su.
Boğulsun mantığım!
Bir yıkılış yer ediyor zihnimde. Sanki zirveyi görmeden düşmüşüm gibi. Zirve vardı evet. Zirve, soğuk, bir başkası. Hatırlıyorum. Zirveden sonraki tüm düşüş hikayemi hatırlıyorum.
Ona dokunamıyorum. Bu aklına gelen ilk anlamıyla değil ama. Doğada bulunması imkansız bir çiçek o ve dikenleri çok sivri. Ne zaman ona yaklaşacak olsam avuçlarım kanadı. Ama ona sorsan yoktan yere uzak der. O yüzden sormayalım ona.
Kaldığı biri olmasaydı onu mutlu ederdim. Hatta şöyle söyleyebilirim, hayatımda en çok onu mutlu ederdim. Ben onun beni tanıdığı gibi değilim aslında. Ben en amiyane tabirle odasında ağlayan palyaço gibiyim. Tek derdim insanların değil onun mutluluğu.
Tepkisiz. Kalan zaman ona olmayan zamanı telafi etmem için yeterli. Kalan zaman kalmamız için var bence.
Vücüdumun %100’ü o.
Boğulsun yokluğun!
yazarın notu: kaldığın yerden git. kalmadığın yerden devam et kalmaya. kal. kalanda kalan sen kal. kimse bilmesin kaldığınızı ama kal. sandalda yalnızsın. arkanda kürek çektiğine inandığın şey kollarını göğsünde kavuşturmuş seni izliyor. küreğin birini o’na ver.
yazarın otu: sevdiğini söyle, yarın ölü doğabilir.
fotoğraf: Murathan Özbek