Blog

sadece

-iki dirhem bir irfan-

saçları tel tel kısalırken
gülmemiş gözlerinde
aynı hüznü gördüm
yine.

o gece gözleri yüzünden uyuyamadım.

o sabah camda titreyen,
koynunda uyuma hevesinde
canı yanan bir yağmurdu
-sadece.

mirfanK’13
Blog

mezarda

-iki dirhem bir irfan-

boynundan esen rüzgar
gönlünü döndürüyor mu dersin?

bir günü
güle döndürdü kokun ama
ömrüm
gül bahçesini bekliyor
-mezarda.

mirfanK’13
Blog

ölüyor

-iki dirhem bir irfan-

gidenden kalanım ben,
boş bir kağıda “özledim” yazıp
boşluk bıraktım
gel- doldur.

senden pürüzlü bir düş çaldım,
bıraktığın boşlukta ölüyor.
gel- öldür.

mirfanK’13
Blog

sevenler

-iki dirhem bir irfan-

kalbi parmaklarıma dokunup kaçtı,
başında bir şişe ile
yollara düştü kirpi.

ölüm bu kadar yakındı sana
biri ellerimi kesti,
biri yolu kesti.

kirpi
kalbine
diken

özgürlüğe
şişe.

mirfanK’13
Blog

bulut

-iki dirhem bir irfan-

dudaklarına dokunduğunda
o
helak oluyor yavrularım.

bıraktığın yeri şarkılarla doldurdum,
bu koku canımın yangınından

sen yüzünü astın,
ben gamzelerimi kurutuyorum
-bak!

mirfanK’13
Blog

boyuyor

-iki dirhem bir irfan-

saplı duruyor gülüşün gökyüzünde,
silebilseydi yaşlarım tebessümünü
-ah keşke!

yüzümü eğdim yüzüne,
avuçlarımda kokun kalmış,

vuruyorum dizime,
-gitmeyeyim diye.

vuruyorum yüzüne,
-gitmeyesin diye.

gökyüzünü boyadıkça sen,
hasta dizlerim sızlıyor.

-gitme.

mirfanK’13
Blog

düşü

-iki dirhem bir irfan-

güldüğünde
kaç düşü ölüyor biliyor musun?

hâlâ düşüm müsün,
bilmiyorum.

ah yaşasaydım anlatırdım hepsini,
ah yaşasaydım anlatırdım bir düşü.

mirfanK’13
Blog

karanlık

-iki dirhem bir irfan-

karanlıklar deniz dese biri,
atlasam ben de sonsuzluğa
gördüğüm her balığa
adını söylesem mesela

tabansız bir düş-
bu karanlık deniz.

ben bizi kandırıyorum ama
balıklar unutmamışlar:
tüm karanlıklar -kara-

mirfanK’13
Blog

ihanete

-iki dirhem bir irfan-

çok uzun kalamadım gözlerinde
başka bir karanlık
başka bir bakış boğdu beni
-günlerce

sahi, ihtiyaç anında
nasıl beceriyorsun içinde olduğun şeyi
kırmayı?

yok yok. yanlış anladın sen,
kırma.

mirfanK’13
Blog

yanıyor

-iki dirhem bir irfan-

“kanatlarına takılmış düşlerin,
yeminlerin sulak çayır,
melekliğin görünmüyor.”

camın tam önünden gitti gemi,
gözden kaybolana kadar
bebek gibi izledim denizi.

gözlerini unuttum ama
sebebi deniz değildi.

mirfanK’13
Blog

zor

-iki dirhem bir irfan-

seslerimiz çarpışmadan
ayrıldı umutlarımız birbirinden

umut: sen bakmıyorken bakıyordur belki
unut: arkanda gökyüzü var.

zor diyorum, zor olmalı,
bu gökyüzünden
gözlerini çıkarmak
çok zor olmalı.

mirfanK’13
Blog

öldü

-iki dirhem bir irfan-

iyi biriydik.

dimdik durdum o gece,
sağımda ay batıyor,
solumda ise kırmızı gök.

ne yana baksam bir şeyler kaçıyor.

yakında neresi varsa oraya gidelim,
hem sen;
hazır ayaktayken
-gitsene.

SON

mirfanK’13
Blog

Tozak

(…) ey serseriliğim, ey anılarımın ahşap kraliçesi
şarabı sev, tütünü incitme, beni de unut artık.


refik durbaş

-i-

uzanıp dokunabilsen
sen de seveceksin geceyi.
güneş olmak için
yanmak gerek
yakmak değil.

geceyi sev,
ay’ı koru,
beni de yakma artık.

-ii-
sensiz kopup giden her gün
yeniden ağaç oluyor yüreğime

doğayı sev,
yeşili koru,
beni de yakma artık.

mirfanK’13
Blog

gam

Fotoğraf: Murathan Özbek

o’nun bıraktığı nefesi alıyorum,
tanrım;
tüm bu güzel hava için
minnettarım.

gülmek diyorum tanrım,
gülmek o’na çok yakışıyor.
izin ver,
yarım yanıma kalsın.

teşekkürler tanrım,
borcum olsun – öderim.
elimden her iş gelir,
yeter ki eli elimde olsun.

tanrım teşekkürler,
bunca yıl biriktirdiğim eksiklerim
eksiksiz ulaştı gönlüme
eksiksizim,
ne olur beni onunla eksiltme.

tanrım minnettarım,
gözlerimdeki boşluğu gözleri dolduruyor.
ama tanrım gözlerim;
o’nun boşluğunu görebilecek kadar uzağı görmüyor,
bizi koru tanrım.

demem o ki tanrım;
bu gece ferhat’ı karşılamaya, dağa çıkıyorum.
anlatacaklarım var, derin.
sen ferhat’a sabır ver,
âmin.

yanına yakıştığım için sağ ol tanrım,
kusura bakmazsa o, ondan önce seni sevdim.
ne güzel sevmişim; yanım o.
iyi ki varsın tanrım.

tanrım affet;
hangi gökkuşağının altından geçip
“o” hazineye kavuştum, bilemedim.
ben, hazineye bakıyordum
göremedim.

teşekkürler tanrım;
o’nun gelişiyle
zihnime yeni yeni tanımlar, harfler, cümleler indirdiğin için.
ya konuşamasaydım?

ulu tanrım,
o dokunduktan sonra
kokmayan çiçekler için de teşekkür ederim.
-yanılmamışım.

iyi ki her yerdesin tanrım;
yoksa
o’nu uykuda
kime emanet ederdim?

teşekkürler tanrım;
dünya dönüyor
inan, daha iyi bir beşik bulamazdım.

***
tanrım;
daha önce ağlamasaydım
gamzemin yolunu bulamazdım,
yolu gösterdiğin için
minnettarım.

***

senin bu yazından sonra
“yazıyorum” dediğim için
utanıyorum tanrım.
yazın çok güzelmiş.

tüm bebekler için teşekkür ederim tanrım;
o’nun gülüşüne koyduğun
tüm bebekler için
teşekkür ederim.
-büyüksün.

tanrım;
bugün için de teşekkür ederim,
bize her gün karşılıksız sevmeyi “anne” ile gönderdin,
bugün o’nu annemin sesiyle sevdim.

ve ulu tanrım;
sabah ezanı için,
minnettarım.

mirfanK’13

Blog

gam

Fotoğraf: Murathan Özbek

“eline sağlık tanrım leyla çok güzel olmuş.” 
ibrahim tenekeci

o’nun bıraktığı nefesi alıyorum,
tanrım;
tüm bu güzel hava için
minnettarım.

gülmek diyorum tanrım,
gülmek o’na çok yakışıyor.
izin ver,
yarım yanıma kalsın.

teşekkürler tanrım,
borcum olsun – öderim.
elimden her iş gelir,
yeter ki eli elimde olsun.

tanrım teşekkürler,
bunca yıl biriktirdiğim eksiklerim
eksiksiz ulaştı gönlüme
eksiksizim,
ne olur beni onunla eksiltme.

tanrım minnettarım,
gözlerimdeki boşluğu gözleri dolduruyor.
ama tanrım gözlerim;
o’nun boşluğunu görebilecek kadar uzağı görmüyor,
bizi koru tanrım.

demem o ki tanrım;
bu gece ferhat’ı karşılamaya, dağa çıkıyorum.
anlatacaklarım var, derin.
sen ferhat’a sabır ver,
âmin.

yanına yakıştığım için sağ ol tanrım,
kusura bakmazsa o, ondan önce seni sevdim.
ne güzel sevmişim; yanım o.
iyi ki varsın tanrım.

tanrım affet;
hangi gökkuşağının altından geçip
“o” hazineye kavuştum, bilemedim.
ben, hazineye bakıyordum
göremedim.

teşekkürler tanrım;
o’nun gelişiyle
zihnime yeni yeni tanımlar, harfler, cümleler indirdiğin için.
ya konuşamasaydım?

ulu tanrım,
o dokunduktan sonra
kokmayan çiçekler için de teşekkür ederim.
-yanılmamışım.

iyi ki her yerdesin tanrım;
yoksa
o’nu uykuda
kime emanet ederdim?

teşekkürler tanrım;
dünya dönüyor
inan, daha iyi bir beşik bulamazdım.

***
tanrım;
daha önce ağlamasaydım
gamzemin yolunu bulamazdım,
yolu gösterdiğin için
minnettarım.

***

senin bu yazından sonra
“yazıyorum” dediğim için
utanıyorum tanrım.
yazın çok güzelmiş.

tüm bebekler için teşekkür ederim tanrım;
o’nun gülüşüne koyduğun
tüm bebekler için
teşekkür ederim.
-büyüksün.

tanrım;
bugün için de teşekkür ederim,
bize her gün karşılıksız sevmeyi “anne” ile gönderdin,
bugün o’nu annemin sesiyle sevdim.

ve ulu tanrım;
sabah ezanı için,
minnettarım.

mirfanK’13

Blog

kum

su değmeden

görünmüyor parmaklarım bugün.
deniz görünmeden
dinmiyordu hasretin dün.
büyülü hasretler besliyorum
budün.
mirfanK’13

Blog

ölü

bugün kalabalığız biraz,
sizleri buraya öldürmek için çağırdım.

biraz bekleyin,
olmazsa yine
omuzlarda taşırsınız beni
yattığım yere.

mirfanK’13
Blog

Kalan

Bir yelken öyküsü yer ediyor zihnimde. Sanki öyle tanıştık onunla. Yelken vardı evet. Rüzgâr, deniz, gözleri, yelken. Hatırlıyorum. Gözlerinden geriye kalan her şeyi hatırlıyorum.

Değişken ruh halini yakalamaya çabaladım bir süre sonra vazgeçtim. Olur da bir halini yakalarsam o halinde kalacakmışım gibi hissettim. Oysa kaldığım bir adam vardı. Sert. Üslubu sert adam. Adamın adı neydi?

Bir gün O’nu çocukları severken gördüm. O gün ondan çok iyi bir baba olacağına inandım. Çocukları çok seviyor demiş miydim? Çocukları kıskandığımı kendime itiraf etmedim. Çünkü sevilmek istedim ben. Biraz.

Birkaç satır atlayarak birkaç saniye yutkunarak devam ettim: Vücudumun %80’i mantık. Onu ciddi düşünemiyorum. Sürekli değişken, sürekli neşeli. Hayatı ti’ye alıyor desem yanlış bir ifade olmaz. Çocuklar gibi sevilmek istedim. Sanki turbo sakızlarının kokusu vardı havada. Söylemesin istedim. Belli etsin istedim.

Vücudumun %70’i su.
Boğulsun mantığım!

x o x

Bir yıkılış yer ediyor zihnimde. Sanki zirveyi görmeden düşmüşüm gibi. Zirve vardı evet. Zirve, soğuk, bir başkası. Hatırlıyorum. Zirveden sonraki tüm düşüş hikayemi hatırlıyorum.

Ona dokunamıyorum. Bu aklına gelen ilk anlamıyla değil ama. Doğada bulunması imkansız bir çiçek o ve dikenleri çok sivri. Ne zaman ona yaklaşacak olsam avuçlarım kanadı. Ama ona sorsan yoktan yere uzak der. O yüzden sormayalım ona.

Kaldığı biri olmasaydı onu mutlu ederdim. Hatta şöyle söyleyebilirim, hayatımda en çok onu mutlu ederdim. Ben onun beni tanıdığı gibi değilim aslında. Ben en amiyane tabirle odasında ağlayan palyaço gibiyim. Tek derdim insanların değil onun mutluluğu.

Tepkisiz. Kalan zaman ona olmayan zamanı telafi etmem için yeterli. Kalan zaman kalmamız için var bence.

Vücüdumun %100’ü o.
Boğulsun yokluğun!

yazarın notu: kaldığın yerden git. kalmadığın yerden devam et kalmaya. kal. kalanda kalan sen kal. kimse bilmesin kaldığınızı ama kal. sandalda yalnızsın. arkanda kürek çektiğine inandığın şey kollarını göğsünde kavuşturmuş seni izliyor. küreğin birini o’na ver.

yazarın otu: sevdiğini söyle, yarın ölü doğabilir.

fotoğraf: Murathan Özbek

mirfanK’13