Parmaklarını suya bandır
Üstüne başına sür
Yüreğine değsin
Damlalar.
Tüm yaşamlar için tek tek savaşıyorum. Çocuk parkında kirlenen sevdama mı yanayım, açık bırakıp yattığım yüreğime mi? Yine de az tuzlu hayallere devam ediyorum. Çok cesur savaşıyorum. Bir başıma ve kimseden tek bir yardım beklemeden. Deli işi bu. Erimeyecek kumdan kaleler kuruyorum beynimde, yüreğimin dalgalarında yitip gidiyorlar acizce. Aziz bir oyunun son sahnesini canlandırıyorum sefil odamda. Yatağımın çarşaflarından bir perde yaptım yokluğunla oyunu sonlandırıyorum. Alkılşarım yankılanıyor duvarlarda, şımarıyor yokluğun. O bile tavır yapıyor bana.
Şimdi ardımda bıraktığım çiçekler karlar altında. Bir sabah uyandım etrafım kardan beyaz. Aklıma geliyorsun en anlamsız gülüşlerde bir damla yaşa hasret kalıyor yüreğim. Adamlık var serde, ağlamıyorum. Ellerimdeki kokun yüzüme bulaştı, hiç beceremedim seninle olmayı. Elime yüzüme bulaştırdım seni. “Rüya” gecesi çarşaflarımı yıkadım. Ama senin yaptığın gibi olmadı, buruşuk kaldı çarşafım. Yorganım sığmadı yatağa, üzüldüm ağladım bende. Yine bulaştın çarşaflara, yine yıkadım. Adamlık var serde, ağlamadım bu kez.
Sustum ama. Çok beğenildi bu susuşum. Herkesin dudağında o “beğenme” mimiği var ve imreniyorlar bana. Hissediyorum, sanki çok büyük bir adammışım da alttan alıyormuşum gibi davranıyorlar.
Bir avukat arkadaşım ellerimin boşluğa mahkumiyetine kanaat getirdi.
Yediremedim bunu kendime.
Doktora gittim
İçimdeki seni aldırmaya
Çok büyümüş
Alırsak
Ölürsün
Dedi.
Sonra yaşarsam eğer
Bir daha “sana” sahip olmayacağımı söyledi. Benim Dün’üm böyle geçti sevgilim.
Afiyet olsun.
[ Dünaydın Sevgilim – X]