Hangi rüyadan bahsediyorsun?
Yarın kaçta doğacaksın bilmiyorum ama ben sana tutulalı çok oldu. Soruyorsun ya, işte bu yüzden karanlıkta tüm düşlerim. İnsanlar gözlerinde tuhaf gözlüklerle seyrediyorlar bu tutulmayı. Beni tanıyanlar “Aşk Tutulması” diyor, ben usulca susuyorum.
Gerçekler pek deşmese de rüyalarında küllerimle dimdik karşındayım. Hala inatla eser misin bilmiyorum ama bunu yapmayı seviyorum.
Neyi?
Hani insan farkında olmadan güzel şeyler yaptığında, bu güzel şeylerin takdirini topladığında mutlu olur ya; helal olsun bana. Parmağını öğretmenin gözüne sokar gibi, hane halkının en çok başı okşanan uysal evladı gibi, canları yakanlara tüm gücüyle karşı duran bir yoksul gibi… Ağır ağır ellerimi toparladım önümde, hiç taviz vermedim içimden gelenlerden. Hiç tasarruf etmedim sevgimden. Bilirsin ya.
Başını yastığa koyup tavanı izlediğinde başlıyorum açılmaya mecali olmayan ´ceylan´ gözlerinden içeri sızmaya… Her nefes alışında daha hızlı dolaşıyorum damalarlarında. İçini biliyorum, kendimi arıyorum bir telaşla. Eskilere rastlıyorum arada, görmezden geliyorum ve devam ediyorum karanlık yoluma.
Yer yer yanıyor kolum bacağım, yangın yerine yaklaşıyor gibi ürküyorum.
Yüreğinin derinliklerinde yatan kim? – Bilmiyorum.Seslenemiyorum, korkuyorum birisi çıkar da beğenirim, yanına yakıştırırım diye. Ama yaklaştıkça da yanıyorum görüyorsun. Yandıkça da seviyorum, o da işine gelmiyor.
Kırıkları onarayım, bazı sorulara cevap olayım diye işe koyuluyorum. Zehirleniyor tüm hücrelerim. Bir avuç alıyorum nefesinden, tekrar yeşeriyor hayallerim. Neyi soluyorsun bilmem ama soluduğundan bi’haber solduğumu biliyorum.
Kalbine yaklaştıkça artıyor acizliğim. Bir ayna bulup yüzüme bakıyorum, gerçek bir çaresizim.
Açık bir kapı görüyorum
Hafif aralık
Kafamı uzatabilsem ne âla!
Anahtar deliğinden bakıyorum.
…
Sustum,
Kaçtım,
Burun deliklerinden
Uçtum.
[Dünaydın Sevgilim -Onbir]