Aşk bu; giderken sağda, dönerken soldadır.
Veremediğiniz sadakati isteyemezsiniz kimseden. Buna hakkınız yoktur. Bir bakıma insanın kendisine ihanetidir sadakat çünkü bir başkasına gösterdiğiniz sadakati kendinizden çalarak gösterirsiniz. Aldatamayan değil, aldatmayan insanın durumudur. Çünkü sadakat bir duygu değil alınan bir karardır.
Bir aidiyet halinin dışavurumu olarak görülür hep. “Ait olan insan sadıktır!” ne büyük palavralarla büyüdük değil mi? Karşıdakiyle aynı devirde sadakat göstermek beceremediğimiz bir sanat. Bir eksik veya bir fazla ile kaybediyoruz. Evet, kaybediyoruz çünkü gidenler kaybedenlerdir. Gece gidilen çift şeritli bir yol düşünün, iki tarafı da şarampol ve yolda ölmüş hayvanlar var. Sürekli gözünüz açık olmalı. Düşene bir de siz vurmamak için gözünüz sürekli açık olmalı. Şeridinizde kalmalısınız, yoldan çıkmamalısınız ve ölü hayvanlara dikkat etmelisiniz.
Malum gittiğiniz yolun adı aşk. Yani aşkınızı ölçülü kullanmalısınız. Yarı yolda bitmemeli hissettikleriniz. Üzerinde bulunduğunuz şey sadakat; epey bir yol kat etmelisiniz(!). Yol ilerledikçe kavşakların sayısı azalır ve yavşakların sayısında bir artış görülür. Dönemezsiniz. Ölü hayvanlar dirilmiştir. Bunu sırf ilişki olarak değerlendirmemek gerekir. “Bir şeye sadık olmak” karakteri yaşama uyarlama halidir. Kendinize karşı hissettiğiniz yükümlülük sizi bu yola çıkardıysa eğer önünüzü görmek için sadece gözlerinize ihtiyacınız var.
Giderken sağınızdadır aşk / Sağdır
Dönerken solunuzda kalır / Solgundur
O’nu ellerinle parçalarsan senin,
Kıyamazsan başkasının izi olur.