Önümde adımlarını takip ettiğim insanlar var. Çok yorgunum, dermanım yok. Yürümeyi bile insanların sırtına yüklüyorum.
Yorgunum, çok.
Hava biraz yumuşak bugün, yumuşak dediysem de sana göre soğuk, yani nasıl desem, sensizlik kadar soğuk. Oradan da çıkaramazsın büyük ihtimalle. Dur şöyle anlatayım: yine bilmediğim bir yere gidiyorduk, hava ısınınca kaldırımlar ıslanmış biliyor musun, taşın altı su dolmuş, adımını takip ettiğim insanlardan birisi sert basınca su üzerime sıçradı, güneş gittikten sonra da üzerimde dondu. Seni çok andım ama nafile. Su üzerime sensizlik gibi yapıştı.
Sensizim, çok.
Kapının ardına kendimi attığımda biraz rahatladım. Dışarıda hiç görmek istemeyeceğin bir ayaz var. Tedirginim biraz. Gelen giden çok. Üşümem geçmedi hala ve ben her şeye inat ayazı ardımda bıraktığıma inanıyorum. Titreyişimi sensizliğe bağlasam ısınırım, biliyorum.
Kandırıldım, çok.
Anılarımı deşmekten vazgeç. Onlar o haldeyken bize zarar vermezler. Ama sen ne zaman anılarımın arasına dalsan kendimi onları toplarken buluyorum. Üstelik bu ayazda! Olur iş değil!
Kızma bana.
Anılarım onlar benim.
Kıyamıyorum.
Kartpostal: Seha Can